22 Mayıs 2011 Pazar

Roma


Gezme-tozma:

1.gün

  • Metro ile Ottoviano-S.Pietro durağına gidip ufak bir yürüyüşle Dünyanın en ufak ülkesi olan Vatikan’a varabilirsiniz. İçeri girerken uzun bir kuyruktan geçtiğiniz için yanlışlıkla tahta çitlerle çevrili sınırdan dışarı çıkmayın, yoksa yine içeri girmek için sıra beklemeniz gerekir.
  • Vatikan’ın görülecek ana yapısı St.Peter’s Basilica. İsa’nın 12 havarisinden biri olan St.Peter’ın mezarının da bazilikanın içerisinde olduğu iddia ediliyor. Hristiyanlar için en önemli dini yerlerden biri olmasını umduğum bu mekan, resmen bir turist çekim merkezine dönüşmüş, içeride ruhani havadan en ufak bir eser yoktu. Dışarıda da şebek gibi giydirilmiş İşviçreli -sözde- Muhafızlar da hayvanat bahçesindeymişler gibi bol bol turistlerin ilgi odağı oluyor.
  • St.Peter Basilica’sının kubbesine (Cupola) çıkmak için yeni bir sıraya girmeniz gerekiyor. 5 €’ya merdivenle, 7 €’ya asansörle çıkabilirsiniz. Asansör de zaten bir seviyeye kadar gittiği için bence merdiveni deneyin. Çıkarken kubbenin içerisinden bazilikanın iç kısmına da kuşbakışı bakabiliyorsunuz.
  • Gittikçe daralan merdivenlerin sonunda çıktığınız kubbe, hem Vatikan’ın bahçesini hem de Roma şehrini barındıran gerçekten müthiş bir manzaraya sahip. Çevresinde 360 derece dönerek tüm şehri izleyebiliyorsunuz.
  • Vatikan’da bundan başka Papa’nın resmi ikametgâhı Apostolic Palace ve içerisinde duvarlarındaki ve tavanlarındaki resimleri Michelangelo tarafından yapılmış olan Sistine Chapel ve papaların mezarlarının ve hazinelerin bulunduğu kısımlar da var. Biz uğramadık ama ziyaret edilebilir.
  • Vatikan’dan çıktıktan sonra nehir tarafına doğru gidince Castel Sant Angelo (Sant Angelo Kalesi) 'yu görebilirsiniz. Tiber nehrinin hemen kenarındaki bu kale, şu anda o izlenimi veren bir özelliği kalmamış görünse de, muhtemelen bizim Anadolu ve Rumeli Hisarı gibi birçok deniz savaşında kullanılmıştır.
  • Nehrin kıyısından güneye doğru yürüyerek şehrin Travestere denilen bölgesine geçin ve köprüden sonra yukarı doğru çıkan sokağı takip ederek Janiculum Tepesine çıkın. Biraz yorucu bir tırmanıştan sonra, yeşilliklerle dolu bu tepeden şehrin ve Vatikan’ın manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.
2.gün
  • Metroyla Barberini durağında inip Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi)’ye gidin. Daracık ve sessiz sokaklardan geçerek buraya vardığınızda göreceğiniz kalabalığa inanamayacaksınız. Birkaç heykelle süslenmiş bir fıskiyeye dünyadan bu kadar insanı çekmek İtalyan turizminin bir başka başarısı olsa gerek. Havuza dilek için atılan paraların günlük cirosunun yaklaşık 3.000 € olduğunu öğrendiğimde de ne kadar şaşırdığımı söylememe gerek yok.
  • Yürüyerek veya metro ile Spagna durağına gidip Piazza di Spagna’da bulunan Scalinata della Trinità dei Monti(İspanyol Merdivenleri)’yi görebilirsiniz. İşte bir başka turizm başarısı; Boğaziçi Üniversitesi’ndeki steplerin birkaç boy büyüğünde oturan çeşitli milletten yüzlerce genç. Ortam haliyle cıvıl cıvıl, bir de insanı bayıltacak derecede çiçek satmaya çalışan seyyar satıcılar da olmasa.
  • Buradan yürüyüşe devam edip Piazza del Popolo’ya gidin. Meydanın ferahlığına kendinizi bırakıp dinlendikten sonra, yan taraftan Pincio tepesine ufak bir tırmanış yapın. Buradaki huzur veren parkın içerisinde, şehrin gürültüsünden uzak bir halde şehrin ve Vatikan’ın manzarasını seyrederek günün yorgunluğunu atabilirsiniz.
  • Parkın içerisinde yürüyüş parkurları mevcut. Burada yürüyerek Villa Borghese'nin içerilerine girebilir ve tekrardan İspanyol Merdivenlerinin üst tarafına çıkarak yürüyüşü sonlandırabilirsiniz.
3.gün
  • Metroyla Colesseo’ya gidip Antik Roma’nın en çarpıcı eseri Colosseum’un içine tarihi bir yolculuğa adımınızı atın. Tabii ilk önce yine uzun bir kuyruk ve peşinden ödeyeceğiniz 15,50€ sizi bekliyor. İçeriye girince ister istemez Gladyatör filminin sahneleri gözünüzün önüne gelecek. Tarihi bilgiler içeren panoları okuyunca Romalıların ilk ve orta çağ tarihlerinde binlerce insan, hayvan katletme, eşcinsel, çocuklarla ilişkiler dahil fantezinin ve şehvetin binbir türünü yaşadıklarını öğreniyorsunuz.

  • Yapının çoğu yıkılmış olsa da yine de ihtişamını koruyor. Zemin ve 1. katını çepeçevre gezebiliyorsunuz. Zemine indiğinizde şöyle bir tribünlere kafanızı kaldırıp dolu olduğunu düşündüğünüzde gladyatörlerin yaşadığı heyecanı hissedebilirsiniz. Colosseum’un hemen dışarısında bulunan 312 yılı yapımı Arch of Constantine de 1.kattan resmedilebilir. Colosseum, herhalde bu yıkık haliyle daha çok ilgi çektiği için restore etme derdinde değiller.

  • Colosseum çıkışında ufak bir yürüyüşle biletinizin geçerli olduğu antik Roma kenti ve Palatino bahçelerine girebilirsiniz. Efes’deki antik kente benzeyen bu yer Roma içerisinde nefes almanızı sağlayacak yeşillikler de barındırıyor. Colosseum’un fotoğrafını buradan en güzel Barberini kısmından çekebilirsiniz.
  • Çıkışta yürüyerek Piazza Venezia’ya gidebilirsiniz. Burada Romalıların şehrin yapısını bozduğu için sevmedikleri Kral Emanuele'nin karısına yaptırdığı Vittorio Emanuele II abidesini görebilirsiniz. Burası gece daha bir etkileyici görünüyor.
  • Yapının hemen arkasına denk düşen kısımda, Michalangelo’nun elinden çıkan binaların, çiçeklerin, heykellerin hatta heykellerin kopuk parçalarının dahi simetri oluşturduğu Piazza Capitoline var. Böylesine çılgın bir fikrin insanın aklına gelmesi ve uygulamaya geçirmesi için herhalde o insanın bütün derdinin tasasının bitmesi ve daha ilginç ne yapmalıyım diye düşünmesi lazım. Harikulade bir meydan.
  • Yürüyüşe devam ederek ara sokaklardan geçerek Pantheon’a ulaşabilirsiniz. 43 metre çapındaki kubbesiyle dünyanın en geniş kolonsuz kubbesi unvanını elinde bulunduruyor. İçeriden kubbeye bakınca hayran olmamak elde değil. Nasıl olmuşsa buraya girişte para almaya gerek duymamışlar.
  • Pantheon’dan devam edince de sokak çalgıcılarının ortamı neşelendirdiği, her çeşit ressamın, heykeltıraşın eserlerini sergilediği tam bir sanat meydanı olan Piazza Navona’ya gidebilirsiniz.
Yeme-içme:

  • Il Cappellaio Matto: İstasyonun arka tarafında Via dei Marsi 25 numarada. Yerel halkın, özellikle gençlerin yemek yediği nezih bir mekan. Sıcak ekmek üstüne çeşitli mezelerin konduğu bruschetta’lar ,İtalyan mantısı ravioli ve scaloppine (şaraba batırılmış dana) yenebilecek yemeklerden.
  • Bar Gelateria: İspanyol merdivenlerinde canınız dondurma çekerse biraz ilerideki Via Frattina’ya dönüp buradaki ev yapımı dondurmalardan yiyebilirsiniz.
  • La Monte Carlo: Roma’da mutlaka gitmeniz gereken bir restoran, zaten akşamları oluşan kalabalığı görünce de hak vereceksiniz. Piazza Navona yakınında Vicolo Savelli 13 numarada. Bruschettalar (içerisinde piyaz da var), makarna ve pizza çeşitlerinin ardından çilek üzerine dondurma koyarak sunduğu tatlısını da yiyebilirsiniz.
Yatma-kalkma:
  • B&B Cappellini: İstasyona çok yakın bir konumda bulunan ufak bir pansiyon. Yeri çok merkezi ama istasyon çevresi genelde Çin ve Hintlilerin yoğun olduğu bir bölge olduğu için biraz rahatsızlık verebilir. Biz bir sorun yaşamadık, kişibaşı günlük 30€'ya kaldık.
Püf Noktaları:

  • Vatikan’da her yerde sıra olduğu için, Türk usulü kaynak yapabileceğiniz birçok seçenek var. Vatikan’ın postane tarafından rehberler gruplarını sıra beklemeden sokuyor. Zamanlamayı iyi tutturup gruba karışırsanız ana kapıdaki sırayı beklemeden içeri girebilirsiniz. Kubbeye çıkış için bilet alma yerine giderken, papaların mezarlarının bilet gişesine de giden bir sıra var. Orada daha az sıra oluyor, ilk kontrol noktasına kadar o sıradaymışsınız gibi giderek ileride yine kubbe sırasına geçebilirsiniz. Kubbeye çıkarken de merdiven parası verdiyseniz, dönüşte bakmadıkları için asansörü kullanabilirsiniz.
  • Roma’da her sene nisan-mayıs aylarında “La settimana dei beni culturali” denen bir haftada tüm müzelere ve tarihi yerlere giriş ücretsiz oluyor. Roma’da bu iş tamamıyla ticarete döndüğü için, önceden bu haftanın zamanını belirleyip ona göre seyahat edebilirsiniz.
  • Roma, İstanbul gibi şehrin her yerinde karmaşanın hakim olduğu bir şehir. Trafiği, İstanbul trafiğine her delikten çıkan bol sayıda motosikletin ilave edilmiş hali. Yaya geçitlerinden geçerken İstanbul’daki gibi dikkatli olun, özellikle motorların durmama ihtimali var. Geceleri, şehrin göbeğinde, istasyon çevrelerinde bir sürü evsiz insan yataklarını battaniyelerini sererek kendi yatak odalarını oluşturup yatıyorlar. Belediyenin niye şehir dışında onlara yer ayırmadığını merak ediyorum. İtalya’nın güneyine doğru gittikçe Avrupa’dan çıkmış olursunuz derlerdi, Roma’dan aşağısı artık nasıldır bilemiyorum.
  • Colosseum’a, fotoğrafını çekmek ve ışıklandırmasını görmek için bir de gece uğramayı ihmal etmeyin.
  • Roma’da sadece 2 metro ağı var ve bunlar şehrin nehir kenarı ve merkez kısmına uğramıyor. (Bu yönü bile İstanbul’a benziyor). Dolayısıyla ulaşımda otobüs ve dar sokaklar için düşünülen mini otobüsleri kullanmanız daha uygun. Bilet 1 €, günlük bilet 4 €, 3 günlük bilet 11 €.

Hiç yorum yok:

Blog Widget by LinkWithin